16 Eylül 2013 Pazartesi

*** MABEL ***



Yosun ve tuz kokusuna karıştığım bir sahil kasabasındayım.Ayak parmaklarım arasından denizin çektiği kumlar kımıl kımıl…Sahilde ufak bir kulübede yaşayan, hayatını fal bakarak geçiren bir kadından bahsediyorlardı.Dayanamadım bende görmek istedim onu.Yetmiş yaşlarında,kiloluca,çikolata renkli bir falcıydı.İsmi Mabel’di.Tıpkı Kemalettin Tuğcu’nın hikayelerindeki Arap dadılara benziyordu.Kaldığı belli bir yer yoktu.Yaşadığı hayata göçebeydi.Kaderinin çizdiği her yere gidiyordu.Gözleri başka bir dünyaya aitti.Ailesinin falcı kimliğiyle dünyaya gelmişti.Yetenekleri ailesinden mirastı.Fal denilince herkesin aklında tek bir yüz belirirdi “Çikolata renkli Mabel”.Gece gökyüzüne düşmeden asla fal bakmazdı.Onun için gece,yıldız ve su üçlemesi ,kaderin sözcüleriydi.Yıldızların sudaki yansımalarının ona bir şeyler fısıldadıklarını söylerdi.Bir gün ölünce o yıldızlardan birinin,onun evi olacağına inanırdı.Onunla oturup konuşma fırsatım oldu.Bana iki tip insan olduğunu söyledi.Birinin: “Kendi kaderini sadece kendinin belirlediğini ve zamanı gelince onu göğüslemeye hazır olduğuna inandığını.”Diğerininse : “ Kendi kaderinin ona getireceklerinden korkup,tedbirli davranmak için kendisine geleceği soranlar” olduğundan bahsetti. “Gözlerimde milyonlarca insanın kaderi yaşıyor” derdi.Her gün bir hayatı,bir ölümü,bir mutluluğu,bir bataklığı,bir celladı,bir kurbanı anlatıyordu yıldızlar ona.İyi olan şeyleri anlatıyor.Kötü olanları ise kendine saklamayı tercih ediyordu.Sırf karşısındaki insanlar üzülmesin diye sözlerini içine atıyordu.Zaman geçtikçe,sanki çölde kum fırtınasına takılmış gibi nefes alamıyor,etrafı göremiyordu.Kaderle savaşa giremeyecek kadar yorgundu.Kaderi ne kadar değiştirirse değiştirsin,kader yine dönüp dolaşıp aynı sonuca kavuşuyordu.Önümüze gelen fırsatlarda zaten bizi beklenen sona götürmek içindi.Mabel hayatında son bakacağı falın kendi falı olacağını söylerdi.Odasında fal bakarken ,her kötü kaderle çıkan kişinin ardından bir damla göz yaşı akıtan Mabel,bu tek göz yaşı damlalarını bir kavanozda biriktirirdi.Mabel’in göz yaşlarını efsunluydu.Bunları biriktirip bir gün dünyayı dolaşacağına ve dünya’nın her yerine bu göz yaşlarını serpip,dünya’ya huzur vereceğine inanırdı.Aradan tam on yıl geçmişti.Ben yine kendimi Mabel’in sahil kasabında bulmuştum.Mabel bu on yılda hiç göç etmemiş,aynı yerde sabit kalmıştı.Bir hayli yaşlanmıştı.Sanki o çikolata rengi bile solmuştu.Bana artık kavanozun dolduğunu söyledi.Sevinçle ona sarıldım. “ O zaman artık dünyayı dolaşabilirsin?” dedim.Bana çok yaşlandığını dünya’yı dolaşacak gücünün kalmadığını ve artık sıranın son fala geldiğini söyledi.Mabel’in yıldız evine gitme zamanın geldiğini anladım.Her gece rüyasında kum fırtınasında boğulduğunu,artık uyanmasının zorlaştığını anlattı.Dünya’yı dolaşamayacağı için kavanozu bana verdi.Bu kavanozun içindeki göz yaşlarını dünyaya savurmamı istedi.Seksen yıllık geçmişinin son falına bakmak için büyük bir cesaretle odasına çekildi.Gökyüzü o gece ışıl ışıldı.Sanki bütün yıldızlar aralarında anlaşmış ve gökyüzünü mesken tutmuşlardı.O an Mabel bastonuyla suya dokundu.Bana kavanozla birlikte gitmemi ve son dileğini yerine getirmemi istedi.Ben de onu son falıyla yalnız bıraktım.Bütün dünya’ya bu göz yaşı dolu kavanozu dolaştırdım.Her gittiğim yerde bir göz damla göz yaşının içindeki gizli olan bir hayatı bıraktım.Kavanozda tek bir göz yaşı kaldı.Bir hayli uzun zaman almış olsa da bende her yeri dolaşmış oldum.Ama bu sürede Mabel’i unutamadım.Acaba şimdi nerelerdeydi?Kalan son göz yaşını alarak Mabel’in son falına baktığı sahil kasabasına geri döndüm.Sahildeki kulübede bir başka aile yaşamaya başlamıştı.Onlara Mabel’i sorduğumda bana Mabel’i değil ama çikolata renkli falcıyı anlattılar. O gece gökyüzündeki bütün yıldızların parlaklığı da sönmüştü.Biran hepsi yok olmuştu tek bir yıldız hariç.O gökyüzünde kalan tek yıldız benim elimdeki kavanozda kalan son tek göz yaşıydı.Belli ki  Mabel o tek yıldıza ulaşabilmişti.Kavanozdaki son göz yaşını da sahildeki denizin sularına kattım.Onun gözüne hapsettiği kaderleri,Dünya’yı dolaşırken serbest bırakmıştım.Son dileğini gerçekleştirmiş olmanın mutluluğuyla aylak aylak kumsala uzandım.Diğer yıldızlar da birden belirmeye başladı.O andan beri diğer yıldızlardaki küçük hikayeleri merak eder dururum.Ama o tek yıldız bana hayatım boyunca diğerlerinden daha fazla parladı.Hala gökyüzünde ne zaman o tek yıldızı görsem aklımda tek bir sima “Çikolata Renkli Falcı Mabel”...

Not: Bu inanmadığın ama onsuz da kalamadığın bir şeyin masalı...Dünü unutmak istersin ama birinin sana onu hep hatırlatmasını beklersin.Yarın hakkında ipucu istersin ama yarından korkarsın.Gelecek gelinceye kadar hep sırdır.Gelinceyeyi beklemek zordur.Öğrenmek istersin gardını takmak için ama zamanını bilemezsin o yüzden de hep gelecek gelesiye kadar korkayazarsın... 

(Deniz kızdan sevgiler 2013 -Tencerem dibin kara Ankaram senden kara-)