Yosun ve tuz
kokusuna karıştığım bir sahil kasabasındayım.Ayak parmaklarım arasından denizin
çektiği kumlar kımıl kımıl…Sahilde ufak bir kulübede yaşayan, hayatını fal
bakarak geçiren bir kadından bahsediyorlardı.Dayanamadım bende görmek istedim
onu.Yetmiş yaşlarında,kiloluca,çikolata renkli bir falcıydı.İsmi Mabel’di.Tıpkı
Kemalettin Tuğcu’nın hikayelerindeki Arap dadılara benziyordu.Kaldığı belli bir
yer yoktu.Yaşadığı hayata göçebeydi.Kaderinin çizdiği her yere
gidiyordu.Gözleri başka bir dünyaya aitti.Ailesinin falcı kimliğiyle dünyaya
gelmişti.Yetenekleri ailesinden mirastı.Fal denilince herkesin aklında tek bir
yüz belirirdi “Çikolata renkli Mabel”.Gece gökyüzüne düşmeden asla fal
bakmazdı.Onun için gece,yıldız ve su üçlemesi ,kaderin sözcüleriydi.Yıldızların
sudaki yansımalarının ona bir şeyler fısıldadıklarını söylerdi.Bir gün ölünce o
yıldızlardan birinin,onun evi olacağına inanırdı.Onunla oturup konuşma fırsatım
oldu.Bana iki tip insan olduğunu söyledi.Birinin: “Kendi kaderini sadece
kendinin belirlediğini ve zamanı gelince onu göğüslemeye hazır olduğuna
inandığını.”Diğerininse : “ Kendi kaderinin ona getireceklerinden
korkup,tedbirli davranmak için kendisine geleceği soranlar” olduğundan
bahsetti. “Gözlerimde milyonlarca insanın kaderi yaşıyor” derdi.Her gün bir
hayatı,bir ölümü,bir mutluluğu,bir bataklığı,bir celladı,bir kurbanı
anlatıyordu yıldızlar ona.İyi olan şeyleri anlatıyor.Kötü olanları ise kendine
saklamayı tercih ediyordu.Sırf karşısındaki insanlar üzülmesin diye sözlerini
içine atıyordu.Zaman geçtikçe,sanki çölde kum fırtınasına takılmış gibi nefes
alamıyor,etrafı göremiyordu.Kaderle savaşa giremeyecek kadar yorgundu.Kaderi ne
kadar değiştirirse değiştirsin,kader yine dönüp dolaşıp aynı sonuca
kavuşuyordu.Önümüze gelen fırsatlarda zaten bizi beklenen sona götürmek
içindi.Mabel hayatında son bakacağı falın kendi falı olacağını
söylerdi.Odasında fal bakarken ,her kötü kaderle çıkan kişinin ardından bir
damla göz yaşı akıtan Mabel,bu tek göz yaşı damlalarını bir kavanozda
biriktirirdi.Mabel’in göz yaşlarını efsunluydu.Bunları biriktirip bir gün
dünyayı dolaşacağına ve dünya’nın her yerine bu göz yaşlarını serpip,dünya’ya
huzur vereceğine inanırdı.Aradan tam on yıl geçmişti.Ben yine kendimi Mabel’in
sahil kasabında bulmuştum.Mabel bu on yılda hiç göç etmemiş,aynı yerde sabit
kalmıştı.Bir hayli yaşlanmıştı.Sanki o çikolata rengi bile solmuştu.Bana artık
kavanozun dolduğunu söyledi.Sevinçle ona sarıldım. “ O zaman artık dünyayı
dolaşabilirsin?” dedim.Bana çok yaşlandığını dünya’yı dolaşacak gücünün
kalmadığını ve artık sıranın son fala geldiğini söyledi.Mabel’in yıldız evine
gitme zamanın geldiğini anladım.Her gece rüyasında kum fırtınasında boğulduğunu,artık
uyanmasının zorlaştığını anlattı.Dünya’yı dolaşamayacağı için kavanozu bana
verdi.Bu kavanozun içindeki göz yaşlarını dünyaya savurmamı istedi.Seksen
yıllık geçmişinin son falına bakmak için büyük bir cesaretle odasına
çekildi.Gökyüzü o gece ışıl ışıldı.Sanki bütün yıldızlar aralarında anlaşmış ve
gökyüzünü mesken tutmuşlardı.O an Mabel bastonuyla suya dokundu.Bana kavanozla
birlikte gitmemi ve son dileğini yerine getirmemi istedi.Ben de onu son falıyla
yalnız bıraktım.Bütün dünya’ya bu göz yaşı dolu kavanozu dolaştırdım.Her
gittiğim yerde bir göz damla göz yaşının içindeki gizli olan bir hayatı
bıraktım.Kavanozda tek bir göz yaşı kaldı.Bir hayli uzun zaman almış olsa da
bende her yeri dolaşmış oldum.Ama bu sürede Mabel’i unutamadım.Acaba şimdi nerelerdeydi?Kalan
son göz yaşını alarak Mabel’in son falına baktığı sahil kasabasına geri
döndüm.Sahildeki kulübede bir başka aile yaşamaya başlamıştı.Onlara Mabel’i
sorduğumda bana Mabel’i değil ama çikolata renkli falcıyı anlattılar. O gece
gökyüzündeki bütün yıldızların parlaklığı da sönmüştü.Biran hepsi yok olmuştu
tek bir yıldız hariç.O gökyüzünde kalan tek yıldız benim elimdeki kavanozda
kalan son tek göz yaşıydı.Belli ki Mabel
o tek yıldıza ulaşabilmişti.Kavanozdaki son göz yaşını da sahildeki denizin sularına
kattım.Onun gözüne hapsettiği kaderleri,Dünya’yı dolaşırken serbest
bırakmıştım.Son dileğini gerçekleştirmiş olmanın mutluluğuyla aylak aylak
kumsala uzandım.Diğer yıldızlar da birden belirmeye başladı.O andan beri diğer
yıldızlardaki küçük hikayeleri merak eder dururum.Ama o tek yıldız bana hayatım
boyunca diğerlerinden daha fazla parladı.Hala gökyüzünde ne zaman o tek yıldızı
görsem aklımda tek bir sima “Çikolata Renkli Falcı Mabel”...
Not: Bu inanmadığın ama onsuz da kalamadığın bir şeyin masalı...Dünü unutmak istersin ama birinin sana onu hep hatırlatmasını beklersin.Yarın hakkında ipucu istersin ama yarından korkarsın.Gelecek gelinceye kadar hep sırdır.Gelinceyeyi beklemek zordur.Öğrenmek istersin gardını takmak için ama zamanını bilemezsin o yüzden de hep gelecek gelesiye kadar korkayazarsın...
(Deniz kızdan sevgiler 2013 -Tencerem dibin kara Ankaram
senden kara-)