Afrika'dan bir dost'a selam olsun. Geçenlerde dedi
ki bana : "Sanatı işte bu yüzden seviyorum." Her yiğidin bir yoğurt yiyişi varsa..Her duygunun da bir suya yansıması vardır.. İnsanlar yazılar yazıyor ,tablolar, heykeller
yapıyor, fotoğraflar çekip, filmleri beyaz perdeyle öpüştürüyorlar.. Peki bunlar
kimin için?? Bu eserlerin kelebek kanatlarındaki renkler kimin renkleri? Bazen gururdan,egodan ve kibirden kendileri için ama birçoğunda
birilerine anlatamadıkları bir şeyleri anlatmak için. Gel gelelim ben hiçbir
zaman emin olamam karşıdaki kişinin paylaştığı bir hissin beni ufacıkta olsa
yansıtıp yansıtmadığına. Çünkü korkarım gururdan, egodan, kibirden.. Bazen de
benim anlayamama sebebim karşımdakinin yaşam tarzındandır... Hayatından çok
kadın geçmiş adamlara baktığında insanın kafası karışır... Ne kadar çok kadın
geçmişse gönlünden o kadar çok iz o kadar çok yara o kadar çok anı ve laf türer.
Dolayısıyla sen bir türlü kendi üzerine alamazsın.. Almak istersin, bir insanda
ufakta olsa bir iz bıraktığının kanıtını görmek istersin. Tabi ki bu sanat
eseri benim için demek geçer içinden.. O zaman da karşıdan çok komik durmaz
mısın?? Biraz da eskisi kadar aşka cesaretim mi kalmadı diye düşünür oldum. Belki
de cidden genç yaşta yaşlanmaya ve dahi paslanmaya başlıyor kalp kapakçığım..Eminlik
arıyorsun ya hani o zaman aşk ne arasın orada.. Hani
bu iş biraz yükseklik korkusu olup bir yerden bilmediğin sulara atlamak gibi...
Tam cesaretini toplarsın o kalpteki yansımanı görürsün..İşte hep böyle kritik
anlarda sol omzunda belirmez mi minyatürleşmiş şeytani sen..Demez mi saçmalama
ya sen değilsen, bu basit bir olay..O kişi sen olsan şimdiye kadar elle tutulur
somut bir ilgi belirtisi daha olması gerekmez mi diye.. Belki de sorun tamamen
ondadır der. İçinde dağları yerinden oynatacaksın ve bu senin elinden gelecek
adam ama sesin karşındakine şüpheden ulaşamayacak pek dramatik... Gerçi bende buna
benzer şeyler hep yaşarım. Bir yazı yazmıştım tek bir insanı düşünerek. Halbuki
en yakın dostum beni benden iyi tanıdığı için bu yazı da tek bir adam yok
demişti. Sonra üzerine düşündüm tek tek cümlelerimi gözden geçirdim.
Cümlelerdeki her bir kelimeyi sorguladım. O kelime sadece o kişiyi mi
anımsatıyor diye.Cevap hayırdı. Baştan aşağı ona ait yazdığımı sandığım yazının
kelimelerinin ucu başkalarına da değiyordu. O zaman dedim ki bundan sonra tek bir kişi için yazdığım yazıların bütün ucu
sadece ona çıkacaktı ki şüpheye yer vermesin diye. Mono hislerin değerinde
kavruldum... Bir his var daha önceki
hislerden farklı sanki daha ağır ama bir o kadar hafifletici.. Yüreğimdeki
bukağıyı açmak için zorlarcasına. Bir açabilse ben onun aynası olacakmışım
gibi,ne düşündüğünü yansıtmak için..Ne olduğunu daha bilmiyorsa ben rüzgar,yağmur
ve günbatımı olurdum ya da kapısındaki bir ışık olurdum,belki yeni doğan bir
güneşin ışığı en temiz en parlak onun duygularını ve özünü birebir aydınlatan cinsten, onun yuvasında olduğunu
göstermek için...
NOT: Kalbindeki mono sevgiyi emanet edebileceği mono adamı bulan tüm kadınlara saygılarımla...