3 Ağustos 2016 Çarşamba

MONO HİSLER KUMPANYASI

         

              Afrika'dan bir dost'a selam olsun. Geçenlerde dedi ki bana : "Sanatı işte bu yüzden seviyorum." Her yiğidin bir yoğurt yiyişi varsa..Her duygunun da bir suya yansıması vardır.. İnsanlar yazılar yazıyor ,tablolar, heykeller yapıyor, fotoğraflar çekip, filmleri beyaz perdeyle öpüştürüyorlar.. Peki bunlar kimin için?? Bu eserlerin kelebek kanatlarındaki renkler kimin renkleri? Bazen gururdan,egodan ve  kibirden kendileri için ama birçoğunda birilerine anlatamadıkları bir şeyleri anlatmak için. Gel gelelim ben hiçbir zaman emin olamam karşıdaki kişinin paylaştığı bir hissin beni ufacıkta olsa yansıtıp yansıtmadığına. Çünkü korkarım gururdan, egodan, kibirden.. Bazen de benim anlayamama sebebim karşımdakinin yaşam tarzındandır... Hayatından çok kadın geçmiş adamlara baktığında insanın kafası karışır... Ne kadar çok kadın geçmişse gönlünden o kadar çok iz o kadar çok yara o kadar çok anı ve laf türer. Dolayısıyla sen bir türlü kendi üzerine alamazsın.. Almak istersin, bir insanda ufakta olsa bir iz bıraktığının kanıtını görmek istersin. Tabi ki bu sanat eseri benim için demek geçer içinden.. O zaman da karşıdan çok komik durmaz mısın?? Biraz da eskisi kadar aşka cesaretim mi kalmadı diye düşünür oldum. Belki de cidden genç yaşta yaşlanmaya ve dahi paslanmaya başlıyor kalp kapakçığım..Eminlik arıyorsun ya hani o zaman aşk ne arasın orada.. Hani bu iş biraz yükseklik korkusu olup bir yerden bilmediğin sulara atlamak gibi... Tam cesaretini toplarsın o kalpteki yansımanı görürsün..İşte hep böyle kritik anlarda sol omzunda belirmez mi minyatürleşmiş şeytani sen..Demez mi saçmalama ya sen değilsen, bu basit bir olay..O kişi sen olsan şimdiye kadar elle tutulur somut bir ilgi belirtisi daha olması gerekmez mi diye.. Belki de sorun tamamen ondadır der. İçinde dağları yerinden oynatacaksın ve bu senin elinden gelecek adam ama sesin karşındakine şüpheden ulaşamayacak pek dramatik... Gerçi bende buna benzer şeyler hep yaşarım. Bir yazı yazmıştım tek bir insanı düşünerek. Halbuki en yakın dostum beni benden iyi tanıdığı için bu yazı da tek bir adam yok demişti. Sonra üzerine düşündüm tek tek cümlelerimi gözden geçirdim. Cümlelerdeki her bir kelimeyi sorguladım. O kelime sadece o kişiyi mi anımsatıyor diye.Cevap hayırdı. Baştan aşağı ona ait yazdığımı sandığım yazının kelimelerinin ucu başkalarına da değiyordu. O zaman dedim ki bundan sonra  tek bir kişi için yazdığım yazıların bütün ucu sadece ona çıkacaktı ki şüpheye yer vermesin diye. Mono hislerin değerinde kavruldum...  Bir his var daha önceki hislerden farklı sanki daha ağır ama bir o kadar hafifletici.. Yüreğimdeki bukağıyı açmak için zorlarcasına. Bir açabilse ben onun aynası olacakmışım gibi,ne düşündüğünü yansıtmak için..Ne olduğunu daha bilmiyorsa ben rüzgar,yağmur ve günbatımı olurdum ya da kapısındaki bir ışık olurdum,belki yeni doğan bir güneşin ışığı en temiz en parlak onun duygularını ve özünü birebir  aydınlatan cinsten, onun yuvasında olduğunu göstermek için...
NOT: Kalbindeki mono sevgiyi emanet edebileceği mono adamı bulan tüm kadınlara saygılarımla...