Aslında herşey evimin sokağının köşesindeki çiğköftecide
başladı... İçeri girmemle daha ağzımı açmadan :
"Ooo abla hoşgeldin hemen hazırlıyorum diyip bol acılı, bol limonlu
ama zerre nar ekşisi olmayan çiğ köfteyi paket yapıp önüme koymasıyla başladı
herşey. Ertesi günde waffle yemeye gittiğimde, waffle hazırlayan adamın bana
bakmasıyla, hiç nelerden, nasıl istiyordunuz diye sormadan sadece bol sütlü
çikolatalı,meyvelerden sadece muz, bol fındık ve fıstık ve tabiki bol kiraz
şekerlemeli waffle'ı paket yapıp içine de tam istediğiniz gibi iki ıslak mendil
koydum diye paketi uzatmasıyla devam etti. Derken çevremdeki herkesin: "Deniz gitmişse kafasını dinleyip yazı
yazıyordur, telefonu kapalıysa birine kızmıştır.Bu kıyafet Deniz'in tarzı değil,Deniz
onu yemez, Deniz bu yazarın kitaplarına bayılır,Deniz eğlenceli tiplerden
hoşlanır "falan gibi kalıplaşmış ifadelere rastladım. Ne komik ki hepsinde
de haklılar!! Zevklerimi ve sevmediklerimi çok iyi bellemişler. Normal
şartlarda bu durumun beni hoşnut etmesi gerekir öyle ya demek ki artık oturmuş
zevklerim,isteklerim var... Belli bir karakterim var artık. Gelin görün ki bu
beni nedense irite etti. Bu kadar çok nerde ne tepki vereceğimin tahmin
edilmesi beni gerdi.. Halbuki bazı yerlerde ben bile nerde nasıl tepkiler
verebileceğimin garantisini veremeyebilirim. Her şey sıradanlaşınca daha da komiği hiç bir şey beni
etkilemez, heyecanlandıramaz oldu. Tehlikeyi fark ede fark ede hissisleşiyordum.
Hiç bir şey şaşırtıcı gelmiyor, içimle dışım birbirini tutmuyordu. Kalbimden
geçeni gözlerim yansıtmıyordu.Her kelimem bir birbirini taklit ediyordu. Harflerim
sanatsal olacağım diye doğallığını yitiriyordu.
Keşke yıllanmış bir söğüt ağacının dalları ve
yapraklarının arasına sığınsam,rüzgar esse ve
gövdesi dile gelip bana ninni söylese,bağrında uyutsa,dinlendirse yorgun
ruhumu. Bir rakun çıksa söğütün kovuğundan, sihirli değneğiyle değiştirse klişeleşmiş
ifadelerimi... Kendime uzaklaşamazdım. Bir piyano tuşunun çıkarttığı bir ses,
mesela altı yaşımda çalmayı ilk öğrendiğim şarkı Portofino, bana beni
anımsatabilirdi. Arkada Portofino ezgilerini dinlerken birden aklıma geldi.
Hissizleşmeyle mücadele etmenin en güzel yolu, bir süreliğine farklı bir
kişiymişim gibi düşünebilmekti.Yani kendi beynini bir süreliğine tatile
yollayıp başka bir beyin inşaa etmekti.
Ama bu da ha deyince olmazdı.Eee hadi ben değiştim desem olmuyordu.
Farklı biri gibi mi düşünmek istiyorum ; o zaman kendi yaşantımdaki
alışkanlıklarımı bir süreliğine terk etmeliyim. İlk başta çevrende sana iyi
gelmeyen kişiler elekten geçirilmeli. Yeni ortamlara girip yepyeni insalarla
tanışmak.. Sonra rutin zevklerini terketmelisin. Korku türü film ve kitaplardan
hoşlanmam normalde ama değişim için denemeliydim. Yeni beynimin bürümcüklerine
katkısı olacak ve şok etkisi yaratacaktıysa alırdım bir dal Agatha, Stephen ya
da bir Poe. Mesela farklı düşünmek
istiyorsam farklı beslenmeliyim. Hep et hep et nedir arkadaş... Sonuçta beynimi
şaşırtmak için bedenimi de şaşırtmam gerekliydi. Çilek hiç sevmem ama oturup
bir kase çilek yiyerek başlayabilirim.Sabahları sebze suyu içebilirim. Pırasadan
nefret ederim sadece çok sevdiğim insanlarlayken birkaç denemişliğim vardır ama artık haftada iki kez yemeye başladım.Hayatıma farklılığın gelebilmesi için kurban
bayramı öncesinde vejeteryan olmaya karar verdim. Neticede iradem de
sınanmalıydı ve bir vejeteryan olabilmek için en iyi sınav kurban bayramında
verilirdi. Bu zorlu sınav bana kesinlikle katkı sağlayacaktı. Son zamanlarda
okuduğum bütün kitaplar felsefi ağırlıktaydı.
Doğal olarak son zamanlardaki bütün düşüncelerimde okuduklarımla doğru
orantılıydı. Farklı düşünmek için bir süre romanlara sardırmaya karar verdim. Andre
Gide'den "Pastoral Senfoni"yi,Sait Faik'ten "Lüzumsuz Adam"ı
, İtalo Calvino'dan "Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu"yu,Kundera'dan "Gülünesi
Aşklar"ı , Stefan Zweig'den "Amok Koşucusu"nu okuduğum günlerime
geri dönüp tükettiğim hayal gücüme yenilerini katabilirim. Çeşitsel
her türlü ezgiyi sevmeme rağmen, müzikte rap'ten pek hoşlanmam ama bu algımı
değiştirip bir süre rap tarzında dinleyebilirim. Dansta denemediğim türleri
yani Paso Doble, Hiphop ve Jazz tarzında figürlerle şaşırtabilirim
bedenimi. Sabahları erken kalkmayı hiç
sevmem ama tatil günlerinde bile erken kalkıp sabah koşusuna gidebilirim. Bunu
yapmalıyım çünkü bir karar almam gerekiyor ve bundan önce doğruyu bulduğumdan
emin olabilmek için farklı düşünmem lazım. Bunun yolu da farklı zevklerle dolu,
farklı bir yaşamdan geçiyor. Hem ufak değişiklikler iyidir. Belli mi olur bu tip bir yaşamda belki daha
bile mutlu olurum. O zamanda iki yaşam tarzım arasında seçim yaparım artık ya
da ikisini harmanlar muazzam bir ışıltı yaratırım ooooo piti piti karamela
sepeti terazi lastik jimnastik biz size geldik bitlendik dik dik dik kalbim ve
zihnimdeki yamaları dik der önüme bakarım...Ispanak inn,kebap outt :)
NOT:
Ben huzurlarınızdan kaçar beni bekleyen bir kabak çiçeği dolması var...Şaka bir
yana cidden işe yarıyor zihnimde farklı kıpırdanmalar var bana bir haller
oluyor :D