28 Eylül 2015 Pazartesi

KABAK ÇİÇEĞİ DOLMASI İN ŞIRDAN OUT


            Aslında herşey evimin sokağının köşesindeki çiğköftecide başladı... İçeri girmemle daha ağzımı açmadan :  "Ooo abla hoşgeldin hemen hazırlıyorum diyip bol acılı, bol limonlu ama zerre nar ekşisi olmayan çiğ köfteyi paket yapıp önüme koymasıyla başladı herşey. Ertesi günde waffle yemeye gittiğimde, waffle hazırlayan adamın bana bakmasıyla, hiç nelerden, nasıl istiyordunuz diye sormadan sadece bol sütlü çikolatalı,meyvelerden sadece muz, bol fındık ve fıstık ve tabiki bol kiraz şekerlemeli waffle'ı paket yapıp içine de tam istediğiniz gibi iki ıslak mendil koydum diye paketi uzatmasıyla devam etti. Derken çevremdeki herkesin:  "Deniz gitmişse kafasını dinleyip yazı yazıyordur, telefonu kapalıysa birine kızmıştır.Bu kıyafet Deniz'in tarzı değil,Deniz onu yemez, Deniz bu yazarın kitaplarına bayılır,Deniz eğlenceli tiplerden hoşlanır "falan gibi kalıplaşmış ifadelere rastladım. Ne komik ki hepsinde de haklılar!! Zevklerimi ve sevmediklerimi çok iyi bellemişler. Normal şartlarda bu durumun beni hoşnut etmesi gerekir öyle ya demek ki artık oturmuş zevklerim,isteklerim var... Belli bir karakterim var artık. Gelin görün ki bu beni nedense irite etti. Bu kadar çok nerde ne tepki vereceğimin tahmin edilmesi beni gerdi.. Halbuki bazı yerlerde ben bile nerde nasıl tepkiler verebileceğimin garantisini veremeyebilirim. Her şey  sıradanlaşınca daha da komiği hiç bir şey beni etkilemez, heyecanlandıramaz oldu. Tehlikeyi fark ede fark ede hissisleşiyordum. Hiç bir şey şaşırtıcı gelmiyor, içimle dışım birbirini tutmuyordu. Kalbimden geçeni gözlerim yansıtmıyordu.Her kelimem bir birbirini taklit ediyordu. Harflerim sanatsal olacağım diye doğallığını yitiriyordu.
            
              Keşke yıllanmış bir söğüt ağacının dalları ve yapraklarının arasına sığınsam,rüzgar esse ve  gövdesi dile gelip bana ninni söylese,bağrında uyutsa,dinlendirse yorgun ruhumu. Bir rakun çıksa söğütün kovuğundan, sihirli değneğiyle değiştirse klişeleşmiş ifadelerimi... Kendime uzaklaşamazdım. Bir piyano tuşunun çıkarttığı bir ses, mesela altı yaşımda çalmayı ilk öğrendiğim şarkı Portofino, bana beni anımsatabilirdi. Arkada Portofino ezgilerini dinlerken birden aklıma geldi. Hissizleşmeyle mücadele etmenin en güzel yolu, bir süreliğine farklı bir kişiymişim gibi düşünebilmekti.Yani kendi beynini bir süreliğine tatile yollayıp başka bir beyin inşaa etmekti.  Ama bu da ha deyince olmazdı.Eee hadi ben değiştim desem olmuyordu. Farklı biri gibi mi düşünmek istiyorum ; o zaman kendi yaşantımdaki alışkanlıklarımı bir süreliğine terk etmeliyim. İlk başta çevrende sana iyi gelmeyen kişiler elekten geçirilmeli. Yeni ortamlara girip yepyeni insalarla tanışmak.. Sonra rutin zevklerini terketmelisin. Korku türü film ve kitaplardan hoşlanmam normalde ama değişim için denemeliydim. Yeni beynimin bürümcüklerine katkısı olacak ve şok etkisi yaratacaktıysa alırdım bir dal Agatha, Stephen ya da bir Poe.  Mesela farklı düşünmek istiyorsam farklı beslenmeliyim. Hep et hep et nedir arkadaş... Sonuçta beynimi şaşırtmak için bedenimi de şaşırtmam gerekliydi. Çilek hiç sevmem ama oturup bir kase çilek yiyerek başlayabilirim.Sabahları sebze suyu içebilirim. Pırasadan nefret ederim sadece çok sevdiğim insanlarlayken birkaç denemişliğim vardır ama artık haftada iki kez yemeye başladım.Hayatıma farklılığın gelebilmesi için kurban bayramı öncesinde vejeteryan olmaya karar verdim. Neticede iradem de sınanmalıydı ve bir vejeteryan olabilmek için en iyi sınav kurban bayramında verilirdi. Bu zorlu sınav bana kesinlikle katkı sağlayacaktı. Son zamanlarda okuduğum bütün kitaplar felsefi  ağırlıktaydı.  Doğal olarak son zamanlardaki bütün düşüncelerimde okuduklarımla doğru orantılıydı. Farklı düşünmek için bir süre romanlara sardırmaya karar verdim. Andre Gide'den "Pastoral Senfoni"yi,Sait Faik'ten "Lüzumsuz Adam"ı , İtalo Calvino'dan "Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu"yu,Kundera'dan "Gülünesi Aşklar"ı , Stefan Zweig'den "Amok Koşucusu"nu okuduğum günlerime geri dönüp tükettiğim hayal gücüme yenilerini katabilirim.   Çeşitsel her türlü ezgiyi sevmeme rağmen, müzikte rap'ten pek hoşlanmam ama bu algımı değiştirip bir süre rap tarzında dinleyebilirim. Dansta denemediğim türleri yani Paso Doble, Hiphop ve Jazz tarzında figürlerle şaşırtabilirim bedenimi.  Sabahları erken kalkmayı hiç sevmem ama tatil günlerinde bile erken kalkıp sabah koşusuna gidebilirim. Bunu yapmalıyım çünkü bir karar almam gerekiyor ve bundan önce doğruyu bulduğumdan emin olabilmek için farklı düşünmem lazım. Bunun yolu da farklı zevklerle dolu, farklı bir yaşamdan geçiyor. Hem ufak değişiklikler iyidir.  Belli mi olur bu tip bir yaşamda belki daha bile mutlu olurum. O zamanda iki yaşam tarzım arasında seçim yaparım artık ya da ikisini harmanlar muazzam bir ışıltı yaratırım ooooo piti piti karamela sepeti terazi lastik jimnastik biz size geldik bitlendik dik dik dik kalbim ve zihnimdeki yamaları dik der önüme bakarım...Ispanak inn,kebap outt :)
           NOT: Ben huzurlarınızdan kaçar beni bekleyen bir kabak çiçeği dolması var...Şaka bir yana cidden işe yarıyor zihnimde farklı kıpırdanmalar var bana bir haller oluyor :D


2 Eylül 2015 Çarşamba

:)

Seç bir eylül ve bana gel…Daha önce kimseye gitmemişçesine. Kurumuş ruhlarımızı ıhlamur çiçeğinin kokusuyla ferahlatalım. Kozalağından çıkan ipek böceği edasıyla seni sarıp sarmalasın eylül . Konuk olsam bir gecesine derin derin nefes alıp umutlara bir adım daha yanaşırcasına. Eylül umuttur neticede yeniliğin görselidir. Kamerayı nereye koyarsan koy güzel şeyler gördüğün bir aydır. Çatısının altında barındırdığı o otuz gün için çabalar... Her gidişin geri dönüşüdür .. Gündelik hipergerçekliğe nazaran edebiyatın ve ona en çok yakışan ayın eylülün suhuleti ve zerafetini tercih ederek damladım bu satırlara. Eylül herkese gel demez gotik bir kule gibi ilkel,öyle yükseklerde dolaşıp aşağıdakilerin sesini duymayanları istemez. Bize öğretir zamanın dışında yaşayacak kadar çok sevmeyi ve sevebilmeyi bilenler içindir eylül. Eylül bizi hazırlayandır her mevzunun kendine has bir kum saati bir vadesi olduğuna… Parlak bir gönül onarımıdır…