10 Mart 2015 Salı

POFFFF !!!!




Önce kanat takıp uçurur, sonra yatak döşek yatırır da bu düşler uyandırır en tatlı yerinde beni. Sabah daha parlamamış, sokak lambaları karanlıkla veda dansında.  Bir hayalim var kendimi bildim bileli olmasını dilediğim, arada bir beni terk eden, yolumu kaybettiren, sonra tekrar yolumu bulduran… Ne zaman yolumu kaybetsem düşümden ayrı düştüğüm. Cümlelerim karışır anlatmak istediklerim arasında kaybolurum. Kafamın netliği bulanır. Belki de bazen duygularımla barışık olmadığımdan böyle. Bazen de yazarken bir el uzanır çıkarmak ister beni bulanıklıktan. İşte yazma ve yaşama tarzım aynıydı. Ben bir küçük kadınım düşünüp düşümden ayrı kaldığım. Ben bir küçük kadınım özünde bir şey barındırıp saklayan. Hiç kimse sormazsa sakladığı şeyin ona ne ifade ettiğini bilen ama biri sorup ona açıklama yapması gerektiğinde bilemeyen bir küçük kadın.  Bu düşe ulaşana kadar şuanı yaşıyorum. Anlarım merakla ilerliyor gideceği yere .Bu memlekette bugünler de oldukça zorlansam da normalde insanları sevmekle başlarım hep güne. Bu muydu acaba beni gündelik ufak tefek sıkılmalardan kurtaran şey? Hâlbuki sıkılmak ne kolay herkesten, her yerden, içinde her olan her şeyden. Sıkılan hayatından memnun değilse, hayatında ona eşlik edenleri kanıksamışsa;  o zaman neden hala seninledir?  Modern dünyada sevgiler ne kadar ironik. Dudaktan kalbe inemeyen,inmekte istemeyen gerçek duyguları teğet geçmeye mahkum hep eksik hep buruk… Oysaki sevgi kapını çalınca kalbini talihe rehin bırakırsın. Severek talihi kadere dönüştürmeye çalışırız. Belki de sevginin bu günlerde hem arzulanır hem de korkulur olmasının nedeni buydu. Bir kişiye , bir davaya  koşulsuz ve sınırsızca bağlanma fikrinin popülerliğini yitirmesinin sebebi de belki buydu. Eşit ve özgür olmak isteyen iki birey, sevgilerinin yeşerebileceği ortak zemini nasıl keşfedebilir?  Tek tek sevginin ve aşkın anlamlarını çıkartıp onları bir kalıba sokma mücadelesindeyiz ona hükmetmek için. Sevgi neydi sevgi emekti, sevgi carttı,sevgi curttu. Sevginin bir demet çiçeğe, herkesin elinde olan bir balona indirgenmesi…Romantik filmlerle önümüze klişeler sunuluyor sevginin tarifi yapılarak sevgi aslında bu deniliyor.  Hayatımda bulunmuş özel bir adam bana bir gün: “Romantik filmleri izleyip onlara özenmene gerek yok zaten sen kendin bir aşksın. Kendi sevgi sözcüğünü, bu aşka dair düşlerini, inancını ve masalını kendin yaratabilirsin” demişti.  Aşk mı konuşuluyor? O zaman beni diğer insanlardan onun gözünde özel kılan neydi? Bunu bana anlatabiliyor mu? Aşk karşısındakini ilk gördüğü anıyla ister çünkü öyle sevmiştir. O yüzden sınırlarını zorlamaz, sınırlarıyla sever onu.  Sen onun için “diğerlerinden” ayrılabilmiş “biri” olabilmiş misin? Yoksa herkesin bildiği kadarını bilen hayatının rutini misin? Onun neşe kaynağı mısın yoksa sıkıntısı mısın? Hiç yapmam dediği birşeyi senin için yapabiliyor mu? Seni şaşırtabiliyor mu ? Yok önce kendin ama değil mi ? Bu devirde önce can sonra patlıcan sonra canan. Pardon canan da değil neticede canan bağlılık gerektirir. Netice de bizler takılıyoruz. Birbirlerimize pamuk ipliğiyle bağlanmak daha kolay  inceldiği yerden kopartabilme özgürlüğü elimizde. Bizim sonsuzluğa uzanan üç noktalarımız yok. Bizlerin virgülleri yapmacık, ünlemlerimiz can yakıcı, soru işaretlerimiz saygısız, parantezlerimizin içi boş. Aşk,finalin nasıl olacağından asla emin olmadan ve ilk hamlenin ne kadar tesadüfi ya da kritik olabileceği konusunda sonsuza dek şüphe içinde kalarak bir hamleden diğerine geçip duruyordu.   Adet yerini bulsun diye sorulan soruların hepsi için uyuyordum ben bugün.  Halbukiiiiii cidden ne yapıyordum ben bugün?? :D



Not: Yazının bazı cümlelerinde Ümran Temel'in imzası vardır saygılar mademoiselle :)