Seç bir eylül
ve bana gel…Daha önce kimseye gitmemişçesine. Kurumuş ruhlarımızı ıhlamur
çiçeğinin kokusuyla ferahlatalım. Kozalağından çıkan ipek böceği edasıyla seni
sarıp sarmalasın eylül . Konuk olsam bir gecesine derin derin nefes alıp
umutlara bir adım daha yanaşırcasına. Eylül umuttur neticede yeniliğin
görselidir. Kamerayı nereye koyarsan koy güzel şeyler gördüğün bir aydır.
Çatısının altında barındırdığı o otuz gün için çabalar... Her gidişin geri
dönüşüdür .. Gündelik hipergerçekliğe nazaran edebiyatın ve ona en çok yakışan
ayın eylülün suhuleti ve zerafetini tercih ederek damladım bu satırlara. Eylül
herkese gel demez gotik bir kule gibi ilkel,öyle yükseklerde dolaşıp aşağıdakilerin
sesini duymayanları istemez. Bize öğretir zamanın dışında yaşayacak kadar çok
sevmeyi ve sevebilmeyi bilenler içindir eylül. Eylül bizi hazırlayandır her
mevzunun kendine has bir kum saati bir vadesi olduğuna… Parlak bir gönül
onarımıdır…
"...Bizi hazırlayandır her mevzunun kendine has bir kum saati, vadesi olduğuna." Çok net açıklamışsın.. Ne kadar da doğru... :)
YanıtlaSil