Selam güzel insanlar
"lar"diyerek genelledim ama pardon belki de özel olmak
isteyenlerdensinizdir kim bilir. Genele dahil olmak sıkıcıdır çünkü. Rutini
fragmanlara ayıran evrenimde, sıradanla sıradışıyı kesiştirememiştim bir türlü.
Olamamıştı heterojen niteliklerin homojen bir birliği. Griyle hiç
karşılaşamamıştım mesela ben.. Ya siyahtı ya beyaz, ya ateşti ya su...
Sıradanlık yegane günahtır mottosuyla büyümemden mütevellit hep bir
eşiklerdeydim.. Yirmi altı yıllık hayatımın değişmez bir parçasıdır her yeni
tanıştığım insanın sıradan olamaması. Bazen trajik bazen de komik durumlara
açtım tabi gözümü. Sonra dönüp kendi geçmişimi kantardan geçirdiğimde ortaya
çıkan sonuçta pek sıradan değildi hani. Ne persona karmaşası yaşayanlar, ne
şizofrenler, ne manik depresifler, ne sosyopatlar, ne takıntılı tipler gördük
geçirdik... O vakit çuvaldızı batıralım bakalım kendi etimize dedim. Ben ne
kadar normaldim ki ? Ya da marjinalin tanımı biz miydik? Sıradan zevklerim
olmadı hiç, hayatta ne sıradanlaşıyorsa o hep irite etti beni. Belki bu yüzden
hiç sıradan arkadaşlarım olamadı, sorunlarımız bile sıradan değildi. Sıradan
sohbetlerim olamadı. Gerçek olamayacak kadar mükemmel adamların sıradışının
içinde gizlendiğini düşünmüştüm ... Herhalde ondandır sevdiğim adamlar bile
hiç sıradan olamadı. Hep sıradışının kovalayıcısıydım. İnsanları seviş tarzım
sıradan olmadığı gibi, insanlarca sıradan sevilmekte istemedim. Tekliğinde
yegâneliği vardır dedim ve onun peşine düştüm. Halbuki kendimce ne kadar farklı
yetilerim olsa da netice de sıradan yaradılışlıydım. Her insan gibi dünyaya
fırlatılmıştım. Sıradışılık çoğu zaman anlaşılamamama sebep oldu dolayısıyla
bende karşıdakileri çoğu zaman anlayamadım. Sıradışı olana duyduğum müthiş ilgi
ne boyuttaysa o derece sıradışı yaralar aldım. Belki de bu yüzdendi kalp kapımı
her önüme gelene açamayışım. An geldi devran döndü birşey değişti. Kalbim bir
değirmende öğütüldü, un ufak oldu. Sıradaşından korkmaya ve kaçmaya başladım.
Yüreğimin yorgunluğuna şahit, yanımda kalan hiç beklemediğim bir sıradandı.
Oydu meğer hayat boyu özlediğim, yaşamla tüm benliğiyle barışık olan. Sonra bir
gün özendim sıradan olana. Her dengem değişti. Sıradan olanın sadeliği ve
huzuruna iç geçirdim. Charles Bukowski yanılmış olabilir miydi gerçekten?
Bukowski'nin koşar adım kaçmamızı tavsiye ettiği "ortalama insan"
belki de en çok mutlu olan taraftı. Ortalama insandı sorgulamadan anın
mutluluğuna savrulan. Öyle ya sıradışıyken zamanla herşey tükeniyor. Hiçbir şey
sana ilginç gelmemeye başlıyor.
Sıradışıydı asıl
tüketmenin,tükenmenin fitilini ateşleyen. Zevk ve mutluluğa tabi olamayan.
Kibirden burnu, Kaf Dağından daha öte bir dağ var mı acaba diye yeni keşiflere
çıkan. Hep nereden bir hançer yiyeceğim diye tetikte bekleyen. İnsanlara karşı
da en gerçek yüzünü ortaya koyamayan... Güven konusunun kenarından bile
geçemeyen zira sıradışıydı hep narsist olan, erişilemeyen. O aradığınız
kişiye hiçbir zaman ulaşamadığınız, sizi hep daha sonra tekrar arayınız modunda
bırakan. Çünkü o, eserekli hallerle gidendi. Belki de hiçbir zaman olmasını
istediğiniz kalıba girmeyecektir. O kadar uzun zamandır sıradışı insanlarla bir
aradaydım ki zamanla sıradışının ne kadar bayağılaşmaya başladığını anladım.
Çok bayağıydık hepimiz beeee...... Karşıdan bir ayna tutsak kendimize,
tiksinecek kadar hem de... Kusmasak mı dediğimiz anlar bile var mesela : Alkolü
"cool adam" imajı için kullanan adamlardan, sanki yılları devirip
acıları boncuk gibi ipe dizmişte karşıdan onlara
bakıyormuş gibi paylaşılan rakılı-mezeli masa fotoğraflarından, filozof
edasıyla şiirlerden aşırılan satırların klişeleştirilmesinden, birinin
hayatında sevgili olarak var olan ama bir türlü dürüst olmayan bir adamın
cinsel tercihinin müphem bulgular taşımasından, güzelliğin geçici olup
aptallığın baki kalacağı gerçeğinden bihaber Türk kahvesiz kitap okuyamayan
entellektüel seksi kız imajlarından tiksindiğim kadar, herhalde dönerimin
içinden hamamböceği çıksa o kadar tiksinmem. Throwback thursday yok anam flashback
friday... Yaşadığımız her anı kısaltmalara doyamadık. Uzun ve anlamlı olan
herşeyden kaçtık. Tbt,fbf,yds,oks,okb,amk... Dudağınızı daha dolgun gösterecek
mat rujlardan ister misiniz ya da sizin neden arka lopçuklarınız Kim
Kardashian'ın ki kadar olmasın reklamları... Tepemizdeki
büyük birader canım sen hayırdır yaa!!! Hele sen sıradışııı olan, o hep
kaçtığın sıradanlığı bu seferde sen yaratmadın mı? Sıradışı olacağım derken
kendini kocaman bir sıradan deryasında buluvermedin mi? Eskiden dünyayı
gezmek pekte kolay değildi o yüzden ülkeden çıkan herkes kendine farklı şeyler
katarak fark yaratarak dönmüş olurdu. Şimdiyse o bile baydı. Çünkü oturduğumuz
yerden bile gezebildiğimiz bir yüzyılın parçasıyız. Herkes çılgın birer gezgin
oldu.. Her yerde şu şehre gidildiğinde yapılması gereken on şey başlıklı
yazılar.. İyi de kime göre neye göre belirlendi o on madde.. Ben ki bilmediğim
ülkede harita bile kullanmayacak kadar yönlendirilmeyi sevmeyen bir tipim.
Senin belirlediğin on madde aslında benim kaçınmam gereken on madde olmalıydı.
Bende keşfedilmemiş olanların peşine düştüm hep... Çocukluğumdan beri
walkswagen t2 karavanının hastasıyımdır. Son yıllarda o
kadar moda haline geldi ki, bu kendi halinde bohem yaratılışlı sevimli minübüs
bile kendi kendisinden soğudu... Herkese aynı
bakmak ,aynı hissetmek, aynı şekilde tavlamaya çalışmak,herkesin giydiği
şeyleri giymek, herkesin beğeni furyalarına dahil olmak bir o kadar
komik bir o kadar ikirciklendirici... Asıl sıradan olan ortalama insan şimdi
senin yanında ne kadar sıradışı kaldı farketmiyor musun? Anonim olabilmeyi göze
alalım derken yolumuz şaştı neye dönüştüğümüzü bilemedik esasen.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder