14 Temmuz 2016 Perşembe

MOR LALE

              

                   
               Kirazın içini açıp bakmadan yemeye cesaret ettiğin günü hatırlıyor musun? Varsın içinde kurt olsun. Göz görmeyince gönül bile birçok şeye katlanıyorsa bünyem neden minik bir kurtçuğa karşı kibirlensin ki dediğin günü. Ruhunla harflerin ahengini teninde bir türlü uyuşturamamıştın... İnce hesapta, minyon mizacını yansıman kabul edip; son kertede netliği sana veremiyorsa  püf noktanın noksan olduğunu anladığın o gün. Net olmak için belki büyümek lazımdı demiştin. İçindeki kadını keşfetmen lazımdı. Ben aman dermişim, içimdeki kadını keşfedersem, belki yüzeyimdeki kız çocuğunu bir daha bulamam diye korkarmışım. Küçük kadın lakabının "küçük" kısmını o kadar benimseyip "kadın" kısmını fark etmeden örselermişim.  Derken bir gün,
                  Adam kadına dans ederken: "Yönlendirme yönlenen ol" diye fısıldadı. İyi de kadın hiç bilmiyordu nasıl kendini bırakacağını. Ezberden performansların kusursuzluğunda harcanırken bilmiyordu ki doğaçlamanın en içten dilini. Yirmi altı yaşında dans ederken rüzgarın himayesine kapılan cılız bir yaprak olmayı öğrenecekti. Bilmiyordu gözünü kapatıp kendini geriye doğru bıraktığında sapasağlam onu düşmeden tutan bir adamın ona "güvenmeyi" öğreteceğini... Bir sonraki adımın ne olacağını hesaplamadan, emeklerken hayata karşı bir direnç gösterecekti. Eskiden çiçekleri sevmezdi bu kadın, erkek arkadaşlarının kendisine çiçek almalarından pek haz duymazdı. Meğerse kendisi daha hangi çiçeği sevdiğini bilmeyen bir kadındı. Yirmi altı yaşında en sevdiği çiçeği buldu . Mor lale... Çünkü o kadar çiçek içinde hiç kimse ona mor lale almayı düşünmemişti... O andan itibaren mor lale hariç ona verilmeye çalışılan hiçbir çiçek anlamlı gelmedi ,tıpkı o adamların kendisi gibi..
                 Her yerde zibil gibi türeyen, elini taşın altına koymaktansa, taşı sıkıp suyunu çıkarmayı yeğleyen adamlara hani "ıssız adam" triplerindeki şu gereksiz herifçiklere gülmeyi öğrenecekti...Bu da son günlerde sıfat oldu ya başımıza... Ah Çağan Irmak yaktın bizi.. Hatta hatta bu kadın zamanında maazallah onlardan bir benzerine aşık olmuşsa bir diğer vaka konusunda dersler çıkartıp tekrarlamayacaktı ... Kimsenin göstermelik sevgilisi değil, kalbi avuç içinde atan bir adamın diğer eli olacaktı... Damla sakızı kokusuna tarçın karıştıracaktı...Ama sahiplenmeyi de bilmeyen hiçbir adamı sahiplenmeyecek... Sevgisini paylaşma ve gösterme yol yordamını içselleştirememiş hiçbir adama kalbindeki tek bir damarı bile hoplattırmayacaktı... Gerekirse bir ömür evde kalıp mor lale'yi bekleyen deniz kızı kurusu olacaktı... Ama yine de güzel kalpli bir kadın olmaktan asla vazgeçmeyecekti...

Hani her yaşın bir güzelliği vardı ya işte en güzel anındaydı bu kadın..Bu arada laf aramızda ruhunu müziğe, bedenini de ritmin karşısındaki adama emanet etmeyen hiçbir kadın pekte iyi dans etmiyordur...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder