Kirazın içini
açıp bakmadan yemeye cesaret ettiğin günü hatırlıyor musun? Varsın içinde kurt
olsun. Göz görmeyince gönül bile birçok şeye katlanıyorsa bünyem neden minik
bir kurtçuğa karşı kibirlensin ki dediğin günü. Ruhunla harflerin ahengini
teninde bir türlü uyuşturamamıştın... İnce hesapta, minyon mizacını yansıman
kabul edip; son kertede netliği sana veremiyorsa püf noktanın noksan olduğunu anladığın o gün.
Net olmak için belki büyümek lazımdı demiştin. İçindeki kadını keşfetmen
lazımdı. Ben aman dermişim, içimdeki kadını keşfedersem, belki yüzeyimdeki kız
çocuğunu bir daha bulamam diye korkarmışım. Küçük kadın lakabının "küçük"
kısmını o kadar benimseyip "kadın" kısmını fark etmeden örselermişim.
Derken bir gün,
Adam kadına dans
ederken: "Yönlendirme yönlenen ol" diye fısıldadı. İyi de kadın hiç
bilmiyordu nasıl kendini bırakacağını. Ezberden performansların kusursuzluğunda
harcanırken bilmiyordu ki doğaçlamanın en içten dilini. Yirmi altı yaşında dans
ederken rüzgarın himayesine kapılan cılız bir yaprak olmayı öğrenecekti. Bilmiyordu
gözünü kapatıp kendini geriye doğru bıraktığında sapasağlam onu düşmeden tutan
bir adamın ona "güvenmeyi" öğreteceğini... Bir sonraki adımın ne
olacağını hesaplamadan, emeklerken hayata karşı bir direnç gösterecekti. Eskiden
çiçekleri sevmezdi bu kadın, erkek arkadaşlarının kendisine çiçek almalarından
pek haz duymazdı. Meğerse kendisi daha hangi çiçeği sevdiğini bilmeyen bir kadındı. Yirmi
altı yaşında en sevdiği çiçeği buldu . Mor lale... Çünkü o kadar çiçek içinde
hiç kimse ona mor lale almayı düşünmemişti... O andan itibaren mor lale hariç
ona verilmeye çalışılan hiçbir çiçek anlamlı gelmedi ,tıpkı o adamların kendisi
gibi..
Her yerde
zibil gibi türeyen, elini taşın altına koymaktansa, taşı sıkıp suyunu çıkarmayı
yeğleyen adamlara hani "ıssız adam" triplerindeki şu gereksiz
herifçiklere gülmeyi öğrenecekti...Bu da son günlerde sıfat oldu ya başımıza...
Ah Çağan Irmak yaktın bizi.. Hatta hatta bu kadın zamanında maazallah onlardan
bir benzerine aşık olmuşsa bir diğer vaka konusunda dersler çıkartıp tekrarlamayacaktı
... Kimsenin göstermelik sevgilisi değil, kalbi avuç içinde atan bir adamın
diğer eli olacaktı... Damla sakızı kokusuna tarçın karıştıracaktı...Ama sahiplenmeyi
de bilmeyen hiçbir adamı sahiplenmeyecek... Sevgisini paylaşma ve gösterme yol
yordamını içselleştirememiş hiçbir adama kalbindeki tek bir damarı bile
hoplattırmayacaktı... Gerekirse bir ömür evde kalıp mor lale'yi bekleyen deniz kızı kurusu olacaktı... Ama
yine de güzel kalpli bir kadın olmaktan asla vazgeçmeyecekti...
Hani her yaşın bir
güzelliği vardı ya işte en güzel anındaydı bu kadın..Bu arada laf aramızda
ruhunu müziğe, bedenini de ritmin karşısındaki adama emanet etmeyen hiçbir kadın pekte
iyi dans etmiyordur...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder