1 Ağustos 2013 Perşembe

AYAĞIMDA KUNDURA


Yine bugün hayatımın bilmem kaçıncı yolculuğundayım.Artık öyle bir durumdayım ki neresi gurbet neresi sıla bana?Ankara’dan Adana’ya üniversiteye giden o yol bana yurtdışı yollarını açmıştı.Çok okuyan mı bilir çok gezen mi sorularını sorguladım.Okurken gezdim,gezerken okudum, yollarda bilmediğim insanların hikayelerine karıştım.Adana’ya geri döndüm.Bir de baktım okul bitmiş.Ankara’ya dönme vakti…Bir kürenin üzerinde yaptığım bütün yolculuklarım aslında beni yalnızca başlangıç noktasına yaklaştırmıştı.Bende hayatta çoban Santiago gibi çeşitli yollardan geçip en değerli hazinesinin, her şeye başladığı yerde olduğunu anlayan bir simyacı olmak isterdim.Ne de olsa doğup büyüdüğün yer senindir.Bazen de sırf geri dönmek için gidersin.Dönüp gitsen geri döndüğünde orada bulacağından eminsindir.Seni en son bıraktığın gibi bekler.Aslında giden ve giderken de değişen hep sensindir.
Yine atladım bir otobüse gittim ;evimden uzak ,uçsuz bucaksız diyarlara…Neden mi otobüs?Çünkü insanların çeşit çeşit ruh hallerini anlamaya başladığım bu tip yolculuklar ,aynı zamanda kendi benliğime doğru yaptığım aykırı ve eşi benzeri bulunmayan bir başka tinsel yolculuktu.Kaderini dört tekerleğin üzerine emanet eden altmışa yakın insanla yedi saatliğine ortak bir an paylaşıyordum.Bu tip yolculuklarda insanları daha fazla sevebilir ama aynı ivecenlikle nefrette edebilirsiniz.Arkanızdaki koltuğa oturmuş çocuklu bayanın çocuğu tüm otobüsü çileden çıkarabilir.Ama tam yanınızda oturan yaşlı bir teyzenin ,sizin hayatınıza uzanan meraklı sorularını bir psikologmuş gibi farz ederek cevaplayabilir ,nasılsa bir daha görmem diyerek tüm eleminizi ,kederinizi ona anlatabilirsiniz.Bazen uyumaya başlarsınız,gözünüzü açtığınızda ya yanınızdaki tanımadığınız kişinin başı ve salyası sizin omzunuzdadır ya da sizinkiler o kişinin omzunu ödünç almıştır.Farklı etnik kökenler,yöresel farklılıklar,şiveler,farklı diller…Öyle anlar olur ki kendi ülkenizdeki bir şehre giderken kendinizi yabancı bir ülkedeymiş gibi hissedersiniz.An gelir yolun adabında kavrulursun.Ta ki otobüsünüzün kaptanı radyoyu açıp tanıdık bir ses “Ayağında kundura” diye türküsüne başlayıncaya kadar.İşte o zaman anlarsın ki ne başkenttesin, ne yurt dışında,neyse ki memleketin bağrındasın.
Yolu izlemeye başlarsın, ne garip o da aynı hayat gibi!Sana seçenekler sunar, yanlış yola saparsan “U dönüşü” imkanıyla kaybettiklerini geri kazanma imkanı verir.Bir sürü tali yoldan senin ana yoluna yeni kişiler katılır.Kimi saygıyla sinyalini vererek senin dikkatini çekerek hayatına dahil olur.Kimi hadsizdir;dalar hayatına “dan” diye.Kimi aslı kökü iki dakika olan kırmızı ışıkta seninle beklemeyi göze alamaz, çeker gider.Sen acelesiz ,ağır ve sağlam ilerlerken kimi kurnazlık yapar seni sollar.Seni geçmenin egosuyla ilerlerken birden ceza alır.Arabalar o yollarda can bulur.Orada ne kadar araba görürseniz o kadar da insan tanırsınız .Belki direkt konuşma imkanınız olmamıştır ama arabanın plakasından nereli olduğunu,plakasındaki harflerden onun ya da sevdiği kişinin isimlerinin baş harflerini,sürüş şeklinden karakterini,arabanın markasından gelir durumunu öğrenebilirsiniz.Yol size insanlarla birlikte hayat hikayeleri sunar,dinlersin,anlatırsın,yeri gelir dağların heybetine sığınırsın,yeri gelir gözünün yaşını göllere akıtırsın,ruhunu dizginlersin ya da tam tersi dizginlerini salarsın.
Kendinizi tanımanın yolu öncelikle başkasını tanımadan geçer.Yolculuk da sizin bir adımınıza bakar.Çıktığınız yolla ilgili korkularınız olmasın unutmayın ki her yol başlangıçla bitişleri bünyesinde barındırır.Aslında ayağınızdaki ayakkabı sağlamsa,sırtınızda da çantanız varsa gerisi teferruat…Hadi ne duruyorsun doğru otogara?

                       www.youtube.com/watch?v=ohqjkCdgiSg







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder