Bazen
kendinizi yanlış yerde hissettiğiniz olur mu? Benim olur. Başka bir ana,başka
bir diyara aitmişsin gibi hissedersin.Sanki boş bir şey için
çabalarsın.Kulağında kulaklıkla hayatının “gelecek” diye tabir ettiğin kısmının
müziğini ararsın.Müziği bulduğunda başlarsın hayallere.Bu, istemediğin bir
diyardan başka diyarlara kaçabilmek için sadece bir hiledir.Gerçekler acıdır
sözünü anımsayıp;kendini hayat gerçeğinden soyutlamak istercesine
kaçarsın.Gittiğin diyar sana sadece görmek istediklerini gösterir.Üzerindeki
siyahlaşmaya başlamış külkedisi giysilerin yerini peri annenin dokunduğu pembe
balo kıyafetine dönüştürür.Artık olmak istediğinsindir.Hayalindeki başrol
oyuncularını özenle seçmeye başlarsın.Bazen hayalinde de gerçek hayatın üvey
anneleri ve üvey kız kardeşleri ortaya çıkar.Bu noktada gerçek hayatta
diyemediğini orada söylersin:“Durun bakalım!Bu benim hayalim.Burada başrol oyuncusu
benim.Siz hayalime sadece konuk oyuncu kılığında dahil olabilirsiniz.”Hayalinde
olmasını istediğin her şey gerçekleşir.Ama o da ne? Saat on iki’yi vuruyor. Olmak
istediğin kişi balkabağına, başrol oyuncuların tavşanlara, üstündeki gerçek olmadığını
bildiğin pembe elbiseyse hayatın acı gerçeğine dönüşüyor.Ama hani hayallerinde
serbest bırakılacaktın.Bak burada bile saat on iki sınırına takıldın.
Alice’e
Harikalar Diyarında zamanı unutturan şey belki sonsuz hayal dünyasında
kaybolmasıydı.Zaman diye küçümsediğimiz şey aslında hayatımızın acı
gerçeğiydi.Çocukken hayal ürünleri diye okuduğumuz masallarında hepsi zamandan
esinlenerek oluşmamış mıydı?Belki bazıları zamana yenik düşmedi ama çoğu zaman
mağduru olmadı mı? “Güzel ve Çirkin” masalında çirkin yaratık ancak güzel bir
kıza aşık olduğu zaman eski yakışıklılığına kavuşmayacak mıydı? “Seksen Günde
Devr-i Âlem” hikâyesinin ana konusu zaman değil miydi? “Rapunzel” ancak saçları
uzadığı zaman kuleden bir prens tarafından kurtarılmayacak mıydı? “Uyuyan güzel”
ancak aradan yüz yıl geçince bir prensin öpücüğüyle yeniden can bulmayacak
mıydı? “Gılgamış” destanında Utnapiştim sırf zamana hükmedip ölümsüzlüğü almak
için o kadar sıkıntı çekip tam ulaştım derken yılanın ölümsüzlük otunu
yemesiyle zamana yenik düşmemiş miydi?
Çocukları
hayatın acı gerçeği olan zamana belki de masallarla hazırlamaya çalışıyoruzdur.
Belki de onlar bir masal kahramanı değil bizim gibi sıradan bir hayatın parçası
olan sıra dışı küçük adamlar veya küçük kadınlardır.Belki de masallar şu
saniyede nefes aldığın an kadardı.Bende bu masallarla büyüdüm. Ama gerçekle
yoğrulmuş bu masallarda olmak istemiyorum. Pardon! O zaman ben hangi
masaldayım? Durun bir dakika benim üzerimdeki pembe kıyafette siyahlaşmaya
başladı. Uğraşarak kurduğum diyarım yıkılıyor. Şimdi anladım müziğim
bitmiş.İşte yine gerçek diyara döndüm.Büyükler boşuna dememiş : “Tilkinin dönüp
dolaşıp geleceği yer yine kürkçü dükkanıdır” diye. Başımı kaldırıyorum saat on
iki; anlıyorum ki bir hayalimin daha sonuna geldim.O zaman bir sonraki
hayalimde görüşmek üzere :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder